Elazığ Tarihi ve Genel Bilgiler

Elâzığ Nerede

Elâzığ
—  İl  —
İlin Türkiye’deki konumu

İlin Türkiye’deki konumu

Elazığ_districts

Elâzığ haritası

Ülke Türkiye
Coğrafi bölge Doğu Anadolu
İl merkezi Elâzığ
Yönetim
 – Vali Muammer Erol
Yüz ölçümü [1]
 – Toplam 9,881 km2 (3,8 mi2)
Nüfus (2013)
 – Toplam 568.239
 – Yoğunluk 55,72/km² (144,3/sq mi)
 – Kır 162.108
 – Şehir 406.131
Zaman dilimi DAZD (+2)
 – Yaz (YSU) DAYZD (+3)
İl alan kodu 424
İl plaka kodu 23
İnternet sitesi: elazig.gov.tr

Elazığ’da Gezilecek Yerler – Tarihi Yerler

Elâzığ, (eski adı: Mamüret’ül Aziz, Elaziz), Türkiye Cumhuriyeti’nin Doğu Anadolu Bölgesi’nde on ilçeden oluşan il.

Konumu itibariyle; İli, doğudan Bingöl, kuzeyden Keban Baraj Gölü aracılığıyla Tunceli, batı ve güneybatıdan Karakaya Baraj Gölü vasıtasıyla Malatya, illerinin arazileri çevrelemektedir.

Elâzığ valileri
  • Ahmet Mazhar Mufit Kansu
  • Hilmi Bey (1923-1925)
  • A.Rıza Ceylan (1925-1925)
  • Cemal Bardakçı (1926-1929)
  • Fahri Bey (1929-1930)
  • Nizamettin Ataker (1931-1932)
  • Tevfik Sırrı Gür (1933-1937)
  • Şefik Bicioğlu (1937-1939)
  • Asım Türeli (1939-1941)
  • Fevzi Gürel (1941-1942)
  • Hüznü Uzgören (1942-1943)
  • Necmettin Ergin (1943-1944)
  • Halis Bilaloğlu (1944-1945)
  • Feyyaz Bosut (1945-1946)
  • Raşit Demirtaş (1946-1947)
  • Hikmet Kumbetlioğlu (1949-1950)
  • Muharrem Balasaygun (1950-1953)
  • Hıfzı Ege (1953-1955)
  • Turgut Eğilmez (1955-1955)
  • Adil Ciğeroğlu (1955-1956)
  • Ahmet Vefik Kitapçıgil(1956-1959)
  • Mehmet İlhami Ertem (1959-1960)
  • Abdullah Asım İğneciler (1960-1964)
  • Yusuf Yakupoğlu (1964-1967)
  • Zekeriya Çelikbilekli (1967-1971)
  • Ahmet Rıfat Kaplan (1971-1975)
  • Fahrettin Turan (1975-1977)
  • Güngör Aydın (1978-1978)
  • Ahmet Özer (1978-1978)
  • Erol Zihni Gürsoy (1978-1979)
  • Kemal Katıtaş (1979-1980)
  • Ömer Haliloğlu (1980-1982)
  • Saim Çotur (1982-1986)
  • Muharrem Göktayoğlu (1986-1991)
  • Yılmaz Ergun (1991-1992)
  • Doğan Ünlüsoy (1992-1993)
  • Mehmet Canseven (1993-1996)
  • Mehmet Lütfullah Bilgin (1996-2000)
  • Turan Genç (2000-2000)
  • Osman Aydın (2000-2003)
  • Kadir Koçdemir (2003-2006)
  • Muammer Muşmal (2006-2008)
  • Muammer Erol (2008-2013)
  • Ömer Faruk Koçak (2013-)
Elâzığ‘ın ilçeleri
İl merkezi
Elâzığ
Bağlı ilçeler
Ağın · Alacakaya · Arıcak · Baskil · Karakoçan · Keban · Kovancılar · Maden · Palu · Sivrice

Elazığ’ın Tarihçesi

ELAZIĞ ili doğal şartların elverişli olması nedeniyle paleolitik (yontma taş) döneminden beri çeşitli toplulukların yerleştiği bir alan olmuştur.

Keban ve Karakaya barajları eski eserleri kurtarma projesi çerçevesinde yapılan arkeolojik kazı ve araştırmalar ,yöre tarihinin bilinmesine büyük katkılar sağlamıştır.

Bu çalışma ışığında Elazığ-Harput yöresinin bilinen en eski sakinleri Hurriler’dir. Arkeolojik kazılar sonunda elde edilen tabletlerden anlaşıldığına göre Hurriler ,Ön Asya da büyük bir bölgeye yayılmış ,M.Ö.2 bin yılının sonlarında kuvvetlenerek ırkdaşları Subar Beyleri’ni de egemenlikleri altına alarak ,sınırlarını genişletmişlerdir. Hurriler den sonra bölge Hititlerin hakimiyeti altına geçmiştir.

M.Ö.IX, yüzyıldan itibaren Urarturlar bölgeye egemen olmuşlardır. Urartu dönemine ait Palu,Kömürhan ve Bağın’da çivi yazılı kitabeler bulunmaktadır. M.Ö.VII. yüzyıllar da bölgeye Medler hakim olmuş , sonraki yüzyıllarda Pers Straplar’ın Büyük İskender’e yenilmesiyle Pers hakimiyeti sona ermiş , bölge İskenderin ordularının denetiminde kalmıştır.M.Ö.546 yılında Roma ordusu Persler’e yenilince yörede Persler’in hakimiyeti görülmeye başlamıştır.

Bu hakimiyetle birlikte yöre M.S.III. yüzyıla kadar Pers-Roma mücadelesine sahne olmuş ,Büyük Roma İmparatorluğu’nun M.S.395 yılında ikiye bölünmesinden sonra yörede ,Sasani Bizans mücadelesi başlamıştır. Sonuçta Fırat’ın batısı Bizans,doğusu Sasaniler ,hakimiyetine girmiştir.

Elazığ’ın KÜLTÜR TARİHİ

Bugünkü Elazığ 1834 yılında tarihi Harput’un bir mezrası olan ve “mezre” diye anılan ovaya nakledilmesiyle kurulmuştur. Cumhuriyet döneminde ise gelişmesine devam ettirerek gelişen ve Doğu Anadolu’nun önemli merkezlerinden birisi olan Elazığ, kültür tarihi ve yerleşme tarihi açısından büyük önem arz eder.

Bilim adamlarının yer değiştiren şehirler arasında saydığı Elazığ ,1937 yılında bugünkü ismini almıştır. Harput; Sultan Aziz döneminde Mamüret’ül-Aziz ismin alıncaya kadar Harput ismiyle bilinmiş ve tarihe mal olmuştur. Bu nedenlerle Elazığı anlatırken onun menşeini oluşturan Harput’dan bahsetmek ve hatta birisinin ismi anıldığında diğeri anlamak mecburiyeti var gibidir.

Elazığ(Harput)ve çevresi çok eski bir yerleşme bölgesidir. Yöre hakkında ilk yazılı belgeler M.Ö.2000 yıllarına rastlar. Ancak 1967 yılında Keban Barajı’nın yapımı nedeniyle oluşacak olan göl sahasında yapılan arkeolojik kazı ve etnografik araştırmalardan elde edilen buluntular , yörenin paleolitik (eski taş)devrine ulaşan bir iskan sahası olduğunu ortaya çıkarmıştır. Nitekim Elazığ’ın Murat ve Karasu’nun birleşmesinden oluşan Fırat Nehrinin çizdiği yay içinde sulak ve verimli bir ova üzerine kurulması ,yöreyi yerleşmeye elverişli kılmıştır.

Elazığ(Harput)’ın yazılı tarihi hakkında ilk bilgilerin Hitit tabletlerinden almaktayız. Buna göre yörenin ilk sakinleri Mitanni adında bir devler kuran Hurriler olmuştur. M.Ö.III ve IV bin yıllarında bölgede Subarların yaşadıkları ve Fırat isminin bunlar tarafından verildiği ileri sürülmüştür. Subarlar’ın Hurriler2le aynı kökten geldikleri ve yeryüzünde madeni ilk işleyen kavim oldukları bilinmektedir. Hatta işlenen madenlerin Mezopotamya’ya da ihraç edildiği anlaşılmaktadır. Mezopotamya’da gelişen kültürlerin kökenini burada aramanın daha doğru olacağı kanaatindedirler.

Hurriler2den sonra M.Ö.2000 yıllarında yöreye IŞUVA adı veren, tarımda ve dokuma sanatında ileri olan Hititler hakim olmuşlardır.

Hititlerin yöredeki egemenliğine ;çivi yazısını kullanan ve taş oymacılığı konusunda ileri olan Urarturlar son vermiştir. Günümüzde de ayakta olan Harput Kalesini ilk yapanların Urarturlar olduğu ileri sürülmektedir.

M.S. 1. Asırla 3. Asar kadar Harput’a hakim olan Romalılar ,madencilikte ileri olup yörede maden işletmeleri kurmuşlar Harput ve civarında azda olsa bir şehir hayatının ortaya çıkmasına vesile olmuşlardır.

Sasaniler’le Bizansızlar arsında zaman zaman el değiştiren Harput , 7. Asrın ortalarında Bizansızlar’ın eline geçer. Sonra H.z.Ömer zamanında müslüman Arapların hakimiyetine girer. Bu dönemlerde Uluova ve Kuzuova da hayvancılık yapılıyor,insanlar çoksade bir hayat sürüyorlardı .10.asırda ikinci defa Harput’u ele geçiren Bizanssızlar burada bir vilayet teşkilatı kurmuşlardır.

Harput ve çevresi 1071 yılında kazanılan Malazgirt zaferinden sonra 1085 yılında Türkler’in eline geçmiştir.Harput’taki ilk Türk hakimiyeti Çubukoğulları ile başlar.Bu dönemde Harput’un iskanı ve imarı çalışmaları uç verir.Böylelikle günümüze kadar gelen ve sonsuza kadar devam edecek olan Türk hakimiyeti sağlam temeller üzerine kurulmuş olur.

Anadolu’nunu fethine katılarak ,Türkleşmesinde önemli rol oynayan Artukoğulları ,Harput’ta 1113 yılından başlayıp 1234 yılına kadar ,yüzyıl sürecek olan bir hakimiyet kurmuşlardır.Artukoğulları’nın Harput’un kültür tarihi üzerinde önemli bir yeri vardır.Osmanlılar gibi kayı boyundan olan Artuklular ünlü komutan Belek Gazi’yi yetiştirmiş ,Harput’u bugüne kadar ulaşan Türk-İslam eserleriyle süslemeye başlamışlardır.Harput’taki Ulu Cami,Alacalı Camii bu dönemde yapılmışlardır.Yine Artukoğulları döneminde bir hastane,bir çok çeşme ,türbe ,saray inşa edilmiştir.Harput kalesi önemli bir onarım görmüş ve bazı eklentiler yapılmıştır. Yine kalenin hemen dibinde Süryani Kilisesinin Artuklu Hükümdarı Fahrettin Karaaslan tarafından yapıldığı kanaati vardır.

Bu dönemde ticaret ve el sanatları son derece ğelişmiştir.1185 yılında yapılan Ahi Musa Mescidi’nin varlığı Harput’ta bir Ahi Teşkilatı’nın kurulduğunu göstermektedir.Artuklular dönemi Harput’un bayındır hale gelmesiyle birlikte bilim ve sanatta da önemli hamlelerle doludur.Adı bilinmeyen bir yazar matematik kitabı yazmış ,musikide .edebiyatta önemli gelişmeler olmuştur.Artuklular döneminde Uluova ve Kuzuova da geleneksek usüllerle tarım yapılmıştır.Bu dönemlerde evler genellikle tek katlı ve damlıdır.

Artuklular döneminde Harput bir bilim,kültür,sanat ve ticaret merkezi haline gelmiştir.

Anadolu Selçuklu hükümdarı Alaaddin Keykubat ,Artukluların egemenliğine son vererek Harput’a hakim olur. Bu dönemde Harput’ta Türk-İslam Kültürü tamamen hakimdir. Ticaret,sanat ve kültür şehri olma özelliğini sürdürür. Arap Baba Mescidi bu dönemin eseri olup,mescitteki çini işçiliği ,el sanatlarının ne kadar ileri bir düzeyde olduğunu gösterir.

Selçuklular’ın zayıflama dönemlerinde Harput’a İlhanlı akınları oldu. İlhanlılar yörede huzursuzluk yarattıkları gibi Harput’ta oluşan uygarlık birikimlerini de önemli ölçüde tahrip etmişlerdir. Harput’un yaşadığı en acı ve en talihsiz yıllar bu dönem olmuştur.

İlhani hakimiyetinden sonra Harput’a 1339 yıllarında başlayıp 1465 yılına kadar sürecek olan Dulkadiroğulları dönemi başlar ve bu dönemde Harput Kalesi tekrara onarım görür.

Tarihi boyunca bir sınır bölgesi ve ihtilaf hududu olarak kalan Harput ,1465’de Akkoyunlular’ın eline geçer ve Osmanlılara sınır oluşturursuzun Hasan döneminde İtalyan gezgini Barbora’ya göre göz kamaştırıcı bir kenttir. Akkoyunlular zamanında Harput’ta para basılmış,kültür ve sanatta önemli hamleler yapılmış ,çok sayıda din adamı ,bilim adamı ve sanatkar yetişmiştir.

Harput 1507 yılında Safaviler’in eline geçmiş ,26 mart 1516 yılında ise Osmanlı Devleti topraklarına katılmıştır. Osmanlı Devleti zamanında en olgun devrini yaşar ve Doğu Anadolu ‘nun ticaret merkezi olur. Bu dönemde Palu ve Keban’da da önemli eserler yaptırılmış ,Keban ve Maden ilçelerinde maden işletmeciliği oldukça gelişmiştir. Bu nedenle özellikle Harput’ta bakır işletmeciliği gelişmiş ;bakır türkülere konu olmuştur.

Harput medreselerinde çok sayıda vasıflı alim ve sanatkar yetişmiştir. Yöre insanı divan edebiyatı konularına hakim olmuş ,Fuzuli ve Nedim gibi şairlerimizin şiirlerini bestelemişlerdir. Medrese kültürü ile, kır kültürü birbirini yakından etkilemiş aydın halk tezadı önemli ölçüde ortadan kaldırmıştır. Bu dönemde musikide de önemli gelişmeler olmuş ve divan geleneği ile halk geleneğinin kaynaşmasından oluşmuş bir müzik kültürü ortaya çıkmıştır. İpekçilik son derece gelişmiş ,ipek tezgahları ve fabrikaları kurulmuştur.

Evliya Çelebi Harput’ta 17. Yüzyılda 600 dükkan ,7 ticaret hanından,bedesten ve saraçhaneden söz eder. Harput’un çevre köylerinde de el sanatları yaygınlaşmıştı.

Pamuk ve diğer zirai ürünler ekilir , tarım ve hayvancılıkla birlikte el sanatları en önemli geçim kaynağını oluştururdu.

Harput 19.yüzyılda canlılığını korudu.Kamus’al-Alem’e göre bu dönmede Harput’ta 2670 ev,843 dükkan, 10 camii,10 medrese, 8 kütüphane, 8 kilise ,12 han ve 90 hamam bulunmaktaydı.

19. yüzyılda Harput2ta sanayide uç vermeye başladı.Osmanlıların son zamanlarında batılılar Harput’a özel bir önem verdiler. Amerikan,Alman ve Fransız kolejleri kurdular. Bu okullar Harputtaki yaşama biçimini etkilemiştir. Bu nedenle Harput halkından bir çok insan Amerika’ya gidip gelmiştir. Cevat Fehmi Başkut’un yazdığı Harput’ta bir Amerikalı oyunu bu olayı Harput’un son yüzyıldaki çöküşünü anlatır.

Harput,birbirine çok benzeyen sebeplerle tarihe karışan bir çok eski Türk şehri gibi terk edilmiştir. Yöneticilerin 1834 yılında askeri ve idari merkezlerini mezraya taşımaları ,demir yolunun mezreden geçmesi gibi nedenlerle zaman içerisinde Harput bütün fonksiyonları ile birilikte taşınarak bugünkü Elazığ ‘ı oluşturmuştur.

Türklerin fethine kadar bir kale şehri olarak kalan Harput ,Türklerle birlikte bayındır bir şehir haline gelmiş ve istikrara kavuşmuştur. Orta Asya’dan kopup gelen Türk insanı ,beraberinde getirdiği bilgi birikimi,gelenek,görenekleri ile mahalli kültürlerden de istifade ederek ,Harput’u çiçek çiçek nakışlamış ve Türk medeniyetinin en hassas , en sevimli ve en yüksek örneklerini yaratmıştır.

Türklerle birlikte Harput’ta şehirleşme,ticaret,el sanatları,dini ve diğer kültürel faaliyetler her geçen gün gelişerek devam etmiştir. Son derece güçlü şairler , bilim adamları,mutasavvıf yetiştiren Harput ,kendine has bir folklor ve edebiyat geliştirmiş ve Türk kültür tarihi içerisinde nadide bir yere sahip olmuştur.

HARPUT VE ELAZIĞ ADININ KAYNAĞI

Asur ve Hitit yazılarında Harput’tan söz edilmektedir. Boğazköy’de bulunan Hititler’e ait çivi yazılı belgelerde Harput yöresine IŞUVA denildiği görülmektedir.M.Ö.19. uncu asırda bulunan Asurlar’a ait çivi yazılı Kapodokya metinlerinde KARPATA adıyla geçen yerin Harput olduğu söylenmektedir.Urarturlar döneminde Harput’a KARBERD denilmekte idi.”KAR ” taş, “BERD” ise kale anlamına gelmektedir.

M.Ö.13. asra ait Hitit çivi yazılı bir vesikada Harput, HARPUTTAŞ olarak adlandırılmıştır. Vesikada Harputtaş ,Harziuna ülkesinin dört şehrinden birisi olarak gösterilmiştir.Harputtaş şehri ile bugünkü Harput’un aynı olduğu konusundaki fikri Prof.Bossert ileri sürmüştür.M.Ö.9. ve 8. yüzyılda Hitit kitabelerinde Harput’a HARPUTTAVANAS denilmektedir.

M.Ö.900-650 yıllarında Urarturlar Harput’a SUPANI adını vermişlerdir.Eski Yunan ve Romalılar bu kelimeyi SUPHANE ya da SOFEN şeklinde kullanmışlardır.Bununla beraber ünlü Alman Coğrafyacılarından “K.Ritter” Harput’un bütün SUPHANE eyaletinin merkezi olarak göstermekte ve bu fikri Lehman Haupt da muhtemel görmektedir.

Arap kaynaklarında Harput ve yöresi HİNZİT,Ermeni kaynaklarında ise HANDZİT olarak geçmektedir.Arap kaynaklarında İranlılar’ın zapt ettikleri ZIATA CASTELLUM denilen yerin Harput’tan başka bir yer olmadığı , ZİYATA kalesine Araplar’ın HISN-I ZİYAT dedikleri ,Ziyata’nın Ziyad’a benzetilmiş olduğu ve Castellumun’da Arapça kale manasına gelen HISN kelimesinin karşılığı olduğu muhakkakdır.

Harput bir zamanlar bu şekilde isimlendirilmiş ve Hısn-ı Ziyat ismi yakın asırlara kadar devam etmiştir.Bazı bilginler Hısn-ı Ziyat isminin yalnızca kaleye verildiği ,şehre ise HARTABIRT denildiği ve Arapça’ya bu şekilde ve bazende HATR-EL-BUYUT geçtiği ifade edilmektedir.

Harput’un Elazığ’a taşınmasıyla Elazığ’da oturan insanlar Harput’a yukarı şehir demeye başladılar.

Elazığ’ın Osmanlı Dönemindeki ilk adı Mezradır.Elazığ’ın Sultan Abdulaziz zamanında bayındırlaştığı ve buraya MAMURET’ÜL AZİZ yani Aziz’in yaptırdığı kent adı verilmektedir.Sonraları halkın ağzında daha kolay söylenebildiği için ELAZİZ olarak kullanılmıştır.17 Kasım 1937 ‘de ELAZİZ’e gelen Atatürk ,şehrin adının ELAZIK olmasını istemiş; Atatürk’ün önerisi ve bakanlar kurulu karari ile Elaziz,Elazık olarak değiştirilmiştir.Azık diyarı anlamına gelen bu kelime , söyleniş zorluğu nedeniyle 10 Aralık 1937 ‘de bir bakanlar kurulu kararı ile bugünkü söyleniş şekliyle kabul edilmiştir.

Elazığ’ın Coğrafya

Konum

Elâzığ Doğu Anadolu Bölgesi’nin güneybatısında, Yukarı Fırat Bölümü’nde yer almaktadır. Toplam alanı 9151 km2’yi bulan ve bu alanı ile Türkiye topraklarının %0,12’sini kaplayan il sahası, 40º 21 ile 38º 30 doğu boylamları, 38º 17 ile 39º 11 kuzey enlemleri arasında kalmaktadır. Şekil olarak kabaca bir dikdörtgene benzeyen Elâzığ topraklarının doğu-batı doğrultusundaki uzunluğu yaklaşık 150 km, kuzey-güney yönündeki genişliği ise yaklaşık 65 km civarındadır. İli, doğudan Bingöl, kuzeyden Keban Baraj Gölü aracılığıyla Tunceli, batı ve güneybatıdan Karakaya Baraj Gölü vasıtasıyla Malatya, güneyden ise Diyarbakır illerinin arazileri çevrelemektedir.

Elâzığ, doğusundan, batısından ve güneyinden, Güneydoğu Torosların batı uzantıları ile çevrilidir.

Elâzığ ilinin 8.455 km2’si kara, 826 km2’si baraj ve doğal göl[1]. İl Sınırları içindeki en önemli akarsu Fırat ve kollarıdır. 86 km² yüzölçümü olan Hazar Gölü, il merkezine 30 km. mesafededir. Ayrıca Elâzığ Keban, Karakaya, Kralkızı ve Özlüce gibi önemli baraj gölleri ile çevrilidir. İlin rakımı-1067

İlin önemli dağları: Akdağlar 2450 m, Hazarbaba 2347 m, Mastar dağı 2148 m, Haşto dağı 2069 m, Asker dağı 1768 m, Hasan dağı 2118 m, Yaylım dağı 2097 m, Taşkele dağı 1430 m, Meryem dağı 1490 m.

Elazığ’ın İklimi

Elâzığ, karasal iklimin etkisindedir. Son zamanlarda Elâzığ çevsine yapılan barajlar nedeniyle iklimde sapmalar gözlenmiştir.

Elazığ’ın İlçeleri

2010 TUIK verilerine göre ilimizde merkez ilceyle beraber 11 ilce, 15 belde ve 546 köy vardir.

  • Ağın
  • Alacakaya
  • Arıcak
  • Baskil
  • Elâzığ
  • Karakoçan
  • Keban
  • Kovancılar
  • Palu
  • Sivrice
  • Maden

Demografi

Toplumsal yapı

11.yüzyıldan günümüze kadar Elâzığ’da hüküm süren Türk Devletleri:Selçuklular(Türk), Memlükler(Türk) Çubukoğulları(Türk), Artuklular(Türk), Dulkadiroğulları(Türk), Akkoyunlular(Türk), Eretna(Kadı Burhaneddin Ahmet) Devleti(Türk), Osmanlı İmparatorluğu(Türk), Türkiye Cumhuriyeti(Türk)[Elâzığ’da hüküm sürmüş Türk Devletleri [2]

Nüfus

Değişim, bir önceki nüfus sayımına göre artış veya azalış yüzdesidir. Sıra, Elâzığ il nüfusunun Türkiye illeri arasındaki sıralamasıdır. Oran, Elâzığ il nüfusunun, Türkiye nüfusuna oranıdır.

Ulaşım

Elâzığ İli, Doğu Anadolu Bölgesi’nin geçiş merkezi konumundadır. Elâzığ Türkiye’nin dört bir yanına ana yollarıyla bağlı olup, ayrıca demiryolu ve havayolu ulaşımına da sahiptir. Keban Barajı’nın yapımıyla Elâzığ’ın bazı ilçeleri ve komşu illere bağlı ilçeleriyle Keban Baraj Gölü’nden feribotla yapılmaktadır.

Karayolu ulaşımı

İlin en önemli karayolu bağlantısı; Ankara – Kayseri – Malatya üzerinden gelerek, Tunceli ve Erzurum’a giden devlet yoludur. Bu karayolunun 156 km’si Elâzığ İl sınırları içindedir. Yolun Elâzığ – Palu kesiminin 87. km sindeki Kovancılar yöresinden kuzeydoğuya ayrılan bir kol; Bingöl ve Muş üzerinden Van’a kadar ulaşmaktadır.

İlin ikinci önemli devlet yolu Diyarbakır ve Mardin üzerinden Suriye sınırında Nusaybin ve Cizre, Irak sınırında Habur sınır kapılarına kadar ulaşır.

Havayolu ulaşımı

Kara ve demiryollarının yanında Elâzığ’a hava yolu ile de ulaşmak mümkündür. Elâzığ’a Türkiye’nin bütün illerinden her gün Ankara ve İstanbul bağlantılı olarak ulaşım imkânı mevcuttur.

Elâzığ hava meydanın yapımına 1938 yılında başlanmış, 1940 yılında hizmete sunulmuştur. Meydanın, 1720 x 30 m ebadında, 13/31 numaralı 1 adet pisti, 120 x 18 m ebadında taksirut ve 200 x 42 m ebadında 1 adet uçak park apronu mevcuttur.

Yüzeyi asfalt kaplama olan pistin özel aydınlatma sistemi 1996 yılında yapılarak hizmete sunulmasıyla meydandan gece uçuşları da gerçekleştirilebilmektedir.

Meydana bağlı Harput VOR istasyonu, yurt içi ve yurt dışına sefer yapan hava araçlarına (transit uçuşlara) hizmet veren VOR / DME cihazlarıyla meydan içerisi de NDB cihazıyla donatılmıştır.

15 Mart 2009 itibariyle kullanıma açılacak olan 3000*45 metre boyutlarındaki yeni pist ile birçok özel havayolu şirketi de Elâzığ’a sefer düzenlemeye başlayacaktır. Bu pistin kullanıma açılmasıyla ilin birçok açıdan gelişmesi de beklenmektedir.Elâzığın yabancı ülkelerede hava yolu ulasımı sağlanmaktadır

Meydanın şehirden uzaklığı 12 km olup, ulaşım otobüs ve taksi işletmeciliği ile sağlanmaktadır. Meydanda, otopark, kafeterya, VIP / CIP salonları da bulunmaktadır. Ayrıca yeni yapılan pistle bölgede en büyük havaalanı konumunda bulunmaktadır.

Demiryolu ulaşımı

Elâzığ İl merkezi Malatya’dan gelerek Maden ve Ergani üzerinden Diyarbakır’a giden demiryoluna 1934 yılında bağlanmıştır. Bu hat Elâzığ İli’nden geçerek Tatvan’a ulaşır. 1998 yılından beri Elâzığ – Ankara arasında Mavi Tren hizmete girmiştir.

Gardan her gün karşılıklı olarak, Malatya – Gaziantep – Adana ve Mersin’e Fırat Ekspresi, haftanın 4 günü 4 Eylül Mavi Treni karşılıklı Ankara – Elâzığ, Elâzığ – Ankara, haftanın 3 günü posta yolcu treni, haftanın 2 günü Vangölü Ekspresi, haftanın 1 günü ŞamEkspresi, haftanın 1 günü Transasya Ekspresi seferleri yapılmaktadır.

Malatya – Sivas – Kayseri – Ankara – Eskişehir – Bilecik – İstanbul (Haydarpaşa), Kütahya – Balıkesir – Manisa – İzmir – Konya – Afyon illerine ekspres treni ile yolcu taşımacılığı gerçekleştirilmektedir.

Elâzığ – Malatya arasında günlük ortalama 3 – 4 seferin yapıldığı gardan ortalama 75 – 100 adet yolcu, 450 – 500 ton yük taşımacılığı yapılmaktadır.

İl sınırları içerisindeki demiryolu uzunluğu 272 km olup, İl sınırları dahilinde Kuşsarayı, Pınarlı, Baskil, Şefkat, Yolçatı, Uluova, Kürk, Gezin, Maden, Yurt, Çağlar, Konak, Murat bağı, Palu, Beyhan ve Suveren istasyonları mevcuttur.

Su yolu taşımacılığı

Keban Baraj Gölü üzerinde Elâzığ – Pertek, Elâzığ – Çemişgezek, Elâzığ – Ağın ve Baskil – Malatya arasında ulaşım feribotlarla sağlanmaktadır.Ayrıca Elâzığda turizm sektörüde son yıllarda gelişmeye başlamıştır.Mavi bayraklı Sivrice gölü kıyısındaki turistik tesisleri ayrıca kış turizminin bölgedeki en güzel örneği olan Hazarbaba kayak merkezi göl manzarasına sahip bir kayak merkezidir.Özellikle Harput’daki yazın serin kışın ise sıcak olma özelliğine sahip Buzluk Mağaraları, Keban Barajı, gezilip görülmesi gereken yerler arasında yer alır.

Elazığ’ın Cami ve Türbeleri

Ulu Camii

Harput’ta Artuklu Hükümdarı Fahrettin Karaaslan tarafından H. 551 (M. 1156-1157) yılında yaptırılan camii, Anadolu’daki en eski ve en önemli yapılardan birisidir. Cami; dikdörtgen planlı, dışa kapalı görünümlü olup, minaresinin eğri durumda oluşu ve tuğlalarının süsleme öğesi olarak kullanılması bakımından ilgi çekicidir. Harim son cemaat ve avlu olmak üzere üç bölümden yapılmıştır. Caminin iç duvarları kemerlerle birbirine bağlanmıştır. Cami halen ibadete açıktır.caminin minaresi yaptırılmasına rağmen eğri duruma geri dönmüştür.

Sarahatun (Sarayhatun) Camii

Akkoyunlu devrine ait cami, Akkoyunlu Hükümdarı Bahadır Han’ın (Uzun Hasan) annesi Sara Hatun tarafından 1465 yılında mescid olarak yaptırılmıştır. 1585 yılında tamir edilmiş, 1843 yılında da yapılan onarımla bugünkü halini almıştır. Cami, kare planlı olup orta kısmının üzeri dört kalın sütuna dayanan kubbe ile kenarları ise tonozla örtülüdür. Mihrap sade bir iniş halindedir. Minberi, taş işçiliğinin güzel örneklerindendir. Minaresi iki renk kesme taştan yapılmıştır.

Kurşunlu Camii

Harput’ta Osmanlı devri camilerinin en güzel örneklerinden biridir. 1738-1739 yıllarında yapılmıştır. Cami, kare yapılı, üzeri büyük bir kubbe ile örtülü ve kubbeye giriş trompludur. Kubbe kasnağında dört penceresi olup, mihrabı sade bir niş biçimindedir. Son cemaat mahalli üç kubbelidir. Kubbelerin üzeri kurşunla kaplıdır. Harim kapısı yonca şeklinde olup, minaresi kesme taştan yapılmıştır.

Alacalı Camii

Harput’ta Kitapçıgil parkının girişinde bulunan camide çeşitli yapı devirlerinin izleri görülmektedir. Küçük ebatta ve dikdörtgen planlıdır. Artukoğulları döneminde yapılmasına karşılık, 19. yüzyılda büyük bir onarım görmüştür. Tavandaki ahşap işçiliği, bu devrin onarımına aittir. Caminin kapısı batıda yer almakta olup, bir yonca yaprağı şeklindedir. Kapı üzerinde merdiven ve minare bulunmaktadır. Minare, şerefeye kadar sıra ile siyah-beyaz taşla, şerefe ise dama şeklinde, siyah-beyaz kesme taşla örülüdür.

Ağa Camii

Harput’a girişte ana yolun solunda yer alan cami’nin kubbesi çökmüş olup, yalnızca zarif minaresi ayaktadır. Minare kare kaideli ve sekizgen gövdelidir. Harput Müzesindeki kitabesine göre 967 H. (1559 M.) yılında Pervane Ağa tarafından inşa edilmiştir. Cami aslına uygun olarak restore edilerek ibadete açılmıştır.

Merkez Camii

Palu ilçesindedir. Dikdörtgen planlı ve düz damlıdır. İçten sütunlarla ve payelerle üç nefe ayrılmıştır. Mihrap taş işçiliği yönünden ilgi çekicidir. Yeşil sırlı tuğla ile örülmüştür. Palu kalesi özeliiğini kaybetmeden günümüze gelmiş ender kalelerden biridir.

Arap Baba Mescidi ve Türbesi

Selçuklu hükümdarlarından IV. Kılıçarslan’ın oğlu, III. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında H. 678 yılında inşa edilmiştir. Minaresi dıştan türbe ile mescidin tam orta kısmına gelen bölümde yapılmıştır. Kapısı mescidin içindedir. Kaidesi alttan beş sıra taş üstünde alçı ve sıva izi görülen ve hemen hiçbir Selçuklu Mescidinde bulunmayan, emsalsiz sırça bordürlüdür. Mescit kare planlıdır. Selçuk üçgenleri ile kubbeye geçilir. Kubbe içinin kornişlerinin çinili olduğu bilinmektedir. Korniş ve çinilerle düzenlenen mihrabın üst kısmı, beş dişlidir. Büyük kemeri vardır. Arabesk plament ve su yolludur.

Türbenin alt kısmında ise Mumyalı bir ceset mevcuttur. Halk arasında Arap Baba diye anılır. Arap Baba ile ilgili çeşitli rivayetler anlatılmaktadır.Şimdi ise Arap Baba’nın cesedinin neden çürümediği araştırılıyor.

Fetih Ahmet Baba Türbesi

Harput’a 2 km uzaklıkta olup, kaya üzerine inşa edilmiş türbenin yanında mescidi bulunmaktadır. Türbe altıgen planlı, üst kısmı sonradan yapılmış, yalnız cenazelik kısmı mevcuttur. İçinde büyük bir sanduka bulunmaktadır.

Mansur Baba Türbesi

Harput’ta kaleye giden yolun solunda bulunan türbe, sekizgen planlı olup, kesme taşlardan yapılmış kaide kısmı vardır. İki katlı anıtsal bir yapı olduğu bilinen türbenin üst örtü sistemi sonradan yapılmıştır. İçerisinde Mansur Baba, zevcesi, oğlu ve kızına ait olduğu bilinen dört sanduka bulunan türbenin Artukoğulları devrine ait olduğu ihtimali kuvvetlidir.Halen yaşamakta olan torunu arastırmacı yazar M.Avnullah Özmansur İstanbulda yaşamaktadır.

Kaynakça

  1. ^ a b Elâzığ Valiliği
  2. ^ Türk Tarih Kurumu Yayınları

Similar Posts

0 Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir