|

SİDAS Antik kenti

Manisa (Saittai) SİDAS Antik kenti

Bu medeniyetlerin kaybolanlarının birçoğu geriye herhangi bir kalıcı eser bırakamayanlardır.

Sidas Haritası
Sidas Haritası

Özellikle binlerce yıl öncelerine ait bilgilerimiz ya taşlara kazınan yazılardan ya da taşlarla oluşturulan mimari eserlerden edinilmektedir.

İşte biz bu yazı dizimizde Lidyalılara ait unutulmaya yüz tutmuş önemli bir tarihi kenti tanıtmaya çalışacağız.

Demirci Kaymakamının önderliğinde protokolün SİDAS ANTİK KENTİNE düzenlenen gezi videosu

Bu tarihi kentin orijinal adı Saittai’dir. Bu isim Türkler tarafından Sidas olarak değiştirilmiştir.

Sidas antik kenti, Manisa’nın Demirci İlçesine bağlı İcikler Kasabası sınırları içinde bulunmaktadır.

Sidas’ta henüz kazı yapılmamış olmasına rağmen toprak üstünde bulunan birçok mimari parça ile yerleşim alanı belirgin olup, önemli bir yerleşim birimi olduğu tarihi kalıntılarından anlaşılmaktadır.

Sidas’ın Roma döneminde de imar gördüğünü çeşitli kalıntılarda görmek mümkündür.

Sidas; güzel, kutlu orman manalarına gelmektedir.

M.Ö 600’lü yıllarda Lidyalıların parlak bir şehri olan Saittai antik kentine, Türklerin eline geçmesinden sonra halk Sidas adını vermiştir.

Antik kentin kalıntıları oldukça yoğun olmakla birlikte yüzyıllardan beri ilgilenilmediğinden dolayı büyük bir bölümü toprak altında kalmıştır.

Harabelerin bulunduğu alanın büyük bölümü toprak altında kaldığı için tarım alanları haline dönüşmüştür.

Hatta İcikler kasabasının en verimli arazileri Sidas antik kentinin bulunduğu alanlardır.

Bu antik kentle ilgili bu güne kadar dikkate değer bir araştırmada yapılmamıştır.

Sidas’la ilgili bilgilerde böylece sınırlı cümlelerle ifade edilir hale gelmiştir.

Bilinenler ise sadece dilden dile aktarılan bilgilerden ibarettir denilse yeridir.

Tüm ansiklopedi ve interneti taramamıza rağmen ulaşabildiğimiz bilgi bir iki cümleyi geçmemektedir.

İşte biz de bu birkaç cümleyle anlatılmaya çalışılan Sidas antik kenti hakkındaki bilgilere, dilden dile aktarılanları da ekleyerek tarihe ışık tutmaya çalışalım istedik.

Ancak bilimsel ve arkeolojik kazı yapıldığında antik Sidas’ın güçlü bir şekilde ayağa kalkacağından kuşku yoktur.

Sidas’ın tam ortasından bir dere geçmektedir. Bu derenin çevresinde çevreye saçılmış durumda birçok Lidya-Roma dönemi kalıntısı görülmektedir.

Özellikle antik Stadyum kalıntısı bugün hala sağlam durumdadır. Tüm ülkemizde olduğu gibi kaçak kazılarla bazı mezarlar açılmış ve birçok mezar ve tarihi kalıntılar defineciler tarafından defalarca tahrip edilmiştir.

Ancak 1960’lı yıllarda buraya bir koruma görevlisi tahsis edilerek bu talanın önüne geçilmiştir.
Lidya’lılar zamanında Sidas şehrinin önemli yerleşim merkezlerinden biri olduğu bilinmektedir.

Kalıntılardan anlaşıldığına göre Sidas’ta ticaret ve sanatın çok gelişmiş olduğunu anlamak mümkündür.

Hatta tarihte ilk metal paraların Sidas’ta basıldığı İcikler’in büyükleri tarafından anlatıla gelmiştir.

İlk metal paranın Lidyalılar tarafından basıldığını tarihçilerinde kabul ettiğine göre bu anlatılanların doğru olma ihtimali yabana atılmamalıdır.

Yöre halkı bu gün bile Sidas yöresinde tarım işlerinde çalışırken çok sayıda bronz sikkelerle karşılaşmaktadır.

Nadir de olsa altın sikke ve heykellerinde bulunduğu söylenegelmiştir.

1960’lı yılların başında bir mezardan altın ayı heykelinin çıktığı anlatılanlar arasındadır.

Bazı cam şişelerde gözyaşı olduğu iddia edilen sıvılarında çıktığı görülmüştür.

Toprak ve cam eşyaların kırıntılarını ise bugün dahi her yerde görmek mümkündür.

Sidas harabelerinin en dikkat çekici kısmı ise kale giriş kapısı, açık hava tiyatrosu ve hükümet binası denilen bölümüdür.

SİDAS AÇIK HAVA TİYATROSU

Açık hava tiyatrosu, harabelerin güney doğusunda yer alır. Tiyatro U şeklinde olup üç tarafı büyük taşlarla yapılmış tribünlerden oluşur.

Kuzey tarafı ise açık olan taraftır. Tribünlerdeki taşlardan yapılmış oturma yerleri, tek tek harflendirilmiş olup aralarında belli mesafelerle koridorlar bırakılmıştır.

1960’lı yılların sonunda İcikler kasabası halkı tarafından imece usulü üzerindeki çalı, pıynar ağaçlarıyla birlikte taş ve topraktan temizlenerek tiyatro tribünleri tamamen ortaya çıkarılmıştır.

Bu temizlikten sonra hem İcikler’in hem de Sidas harabelerinin tanıtımı amacıyla burada yağlı pehlivan güreşleri düzenlenmiştir. Düzenlenen güreşler bölgede büyük bir ilgi görmüş olup, bu güreşler bu tarihi alanda birkaç yıl tekrarlanmıştır.

Ancak daha sonra bu güreşler burada yapılmaz olmuştur. Bunun sebebi tiyatro sahasının bir tarım alanı olmasıdır. Dolayısıyla sahipleri tarafından ekilip biçilir duruma gelmiştir.

Tarihi tiyatronun tribünlerinin bulunduğu üç tarafının çevresi de tarihi mezarlıklarla çevrilidir. Bu mezarların bir kısmı halk tarafından ifade edilen şekliyle “Tekne taşları”ndan(Lahit) oluşmaktadır. Bu lahitlere gömülen ölüler yine taştan yapılmış kapaklarla örtülmüştür.

Taşların genişliği bir metre, derinliği yarım metre, boyu ise iki metre dolaylarındadır. Bu taş mezarlara, dilden dile dolaşan söylentilere göre Krallar veya kralların karısı, çocukları, anası, babası gibi yakınları konmuştur. Bu tekne mezarlardan çok büyük defineler çıkmış olduğu anlatılır.

Öyle anıt mezarlar ortaya çıkmıştır ki, adeta içinde yaşanabilecek niteliktedir.

Ancak bu mezarlar zamanla ya kapanmış ya da kapatılmıştır.

SİDAS HÜKÜMET BİNASI

Lidya’nın başkenti bilindiği gibi Salihli yakınlarındaki Sart’tır. Sart’ta kazılar yapılarak kentin bazı kısımlarının ortaya çıkarılması sağlanmıştır.

Sidas’ta da böyle bir araştırma yapıldığında Sart’tan geri kalmayan hatta daha ileri bir mimari yapısının ortaya çıkacağı anlaşılmaktadır.

Çünkü görünen harabelere bakıldığında, Sidas’ın yapı taşları daha özellikli ve teknoloji isteyen bir görünüm arz etmektedir.

Bilindiği kadarıyla Sart’tan sonra Lidyalıların en önemli şehirlerinin başında da Sidas gelmektedir.

İşte Sidas hakkında bizlere önemli bilgiler verebilecek kalıntılarından biriside hükümet binası denilen bölümüdür.

Bu bina yaklaşık beş-on ton ağırlığında dikdörtgenler prizması şeklinde işlenmiş taşlarla yapılmıştır.

Dışardan bakıldığında adeta kale niteliğinde yapılmış bir yönetim merkezi şeklini andırmaktadır.

Giriş kapısı kemer şeklinde olup taşlar birbirine kenetlenerek yapılmıştır. Binanın yapı taşlarından bazıları elli metre uzaklarda bulunmaktadır.

Dilden dile anlatılanlara bakılırsa bu bina büyük bir deprem neticesinde yıkılmış olup bu taşlar bu kadar uzaklara kadar gidebilmiştir.

Halk arasında bu binanın içinde ya da altında Sidas hazinelerinin de bulunabileceğine ilişkin büyük bir inanç yaygındır.

Büyük taşlarla yapılmış olan bu bina, defineciler tarafından da görüldüğü kadarıyla talan edilememiştir.

Çünkü hükümet binasının büyük taşlarla yapılması buranın kazılarak talan edilmesini engellemiştir.

Hükümet binasının çevresinde dikili taşlar ve parça parça kale duvarları hâlâ ayakta kalmaya direnmektedir.

Uzun yıllar önce dikili taşların(sütunların) bazıları yerlerinden çıkarılarak İcikler kasabası mezarlığının giriş kapısına yerleştirilmiştir.

Bu sütunların sayısı 150–200 dolayında olduğu, ancak günümüze çok azının ulaştığı ifade edilmektedir. Sütunların büyük bir kısmının da toprak altında kaldığı anlatılmaktadır. Önemli bir kısmının ise çeşitli nedenlerle kırılarak değişik amaçlarla kullanılmış olduğu anlaşılmaktadır.

Hükümet binasının yıkıntısı küçük bir tepecik şeklinde olup arkeologların kazı ve incelemelerini beklemektedir.

Binanın içinden tarihe ışık tutacak hangi eserlerin çıkacağı tüm bölge halkı tarafından merak edilmektedir.

Dileğimiz sidas’ın bu önemli kalıntılarının, ilgilenecek birilerinin dikkatini çekmesi ve gün ışığına çıkarılmasıdır.

Özellikle üniversitelerimize sesleniyorum. Sidas antik kenti bir ekibe, doktora tezi olarak verilebilir.

Bu ekip bu vesileyle Sidas gibi bir tarih hazinesinin ortaya çıkarılmasını sağlayabilir.

Böylece hem kayıp olmaya yüz tutmuş medeniyet eserlerini kurtarmış olurlar, hem de tarihe unutulmayacak nitelikte bir not düşerler.

SİDAS YERALTI SARAYI

Sidas’ın güney batısında taşlık ve kayalıklarla kaplı Nal Tepesi’nin kuzey batı kısmında yeraltı binaları ortaya çıkarılmıştır. Halk bu yeraltı binalarına, yeraltı sarayı demektedir. Önceden açık olan bu bölümler zamanla taş ve topraklarla dolmuştur.

Bu gün yeraltı sarayının tamamı taş yığınları ve ormanların altında kalmıştır.

Halk arasında Nal Tepesiyle ilgili şöyle bir hikâye de anlatılır.

Bunu da anlatmadan geçmeyelim.

Bu bir altın beşikle ilgili hikâyedir.

Hikâye şöyledir.

Zamanında Sidas’ta oturan zenginlerden birisi savaşlar dolayısıyla kaçmak zorunda kalır. Kaçarken çok sevdiği oğlunun altın beşiğini tekrar döndüğünde almak üzere Nal tepesinin doğuya bakan kısmında bir nar ağacının dibine gömerek bırakmak durumunda kalmıştır. Giderken kendisiyle birlikte kaçanlara derki “Hiçbir şey gözümde değil, ne ev, ne iş, nede şehir. O oğlumun altın beşiğini bırakmak var ya bana kıyametten daha ağır geldi. Eğer tekrar Sidas’a dönemezde bu beşiği alamazsam, bu altın beşik kimseye yar olmasın” der.

İşte anlatılan bu hikâye yüzünden taşlık kayalarla kaplı olmasına rağmen Sidas’ın güneybatı kısmına düşen Nal Tepesinin her tarafı defineciler tarafından, yüzlerce yıldır delik deşik edilerek, altın beşik bulunmaya çalışılmıştır.

Bulunmuş mudur bilmiyorum ama bulunduğuna dair hiçbir bilgi yoktur.

TARİHİ KUYULAR

Ayrıca Sidas’ta çok sayıda tarihi kuyular ortaya çıkarılmıştır. Bu kuyular tam bir silindir şeklinde olup, 25-30 metre derinliğinde, ağızları, ”Kayrak” denilen düzgün işlenmiş 5-10 santimetre kalınlığındaki taşlarla kapatılmıştır. Bu kuyuların bir kısmının içerisi toprakla zamanla dolmuş, bir kısmının içinde ise su bulunmaktadır. Kuyuların içleri define avcıları tarafından zaman zaman boşaltılmış olup içlerinden çeşitli kemiklerin çıktığı görülmüştür.

Çıkan kemiklerin mahiyeti bilimsel inceleme yapılmadığından dolayı tam olarak neye ait olduğu anlaşılamamıştır.

KIRAL YOLU:

Sidas’ın tam kuzeyinden geçen ve tolaz tepelerini takip eden bir yol olduğu söylenir. Gerçektende bu tepeler üzerinde bazı taşların yol güzergâhında döşeli olduğunu 1960’lı yıllarda bizzat görmüştüm.

Beraber koyun güttüğümüz o günün büyükleri, o döşeli taşların Sidas’a gelen Kralların yolu olduğunu söylerlerdi.

Hatta o tepelerin altında yeraltından giden tünellerinde bulunduğunu büyüklerimizden bizzat duymuşumdur.

Bu tünellerin, Sidasın batısına düşen ve yaklaşık Sidas’a sekiz kilometre uzaklıkta bulunan Kofurlu köyünün yakınlarından dışarı çıktığı anlatılmaktadır.

Doğruluğunu veya yanlışlığını yapılacak bilimsel araştırmalar ortaya çıkaracaktır.

AĞİN MAĞARASI:

Sidas’ın tam kuzeyinde beyaz topraklı bir yar vardır. Buraya halk ağin(Ak in) adını vermiştir.

Bu ağin denilen yer aslında küçük bir mağaradır. Bir insan emekleyerek içine ancak girebilmektedir. Zaman zaman merak edip girenlerin anlattığına göre belli bir mesafeden sonra içinde su bulunduğu ifade edilmektedir.

Suyun gittikçe derinleşmesi, mağaranın daha ilerilerine gitmeyi engellediği anlatılmaktadır.

Mağaraya girmeye teşebbüs edenlerinde define bulma amacıyla girmeye çalıştığı bilinmektedir.

Bu küçük mağaranın boyunun ne olduğu ve nereye kadar uzandığı maalesef şu güne kadar ortaya çıkarılamamıştır.

Ağin mağarasının uzunluğunun kilometrelerce devam ettiğine inanılmaktadır.

Bu mağara da gün yüzüne çıkacağı günü beklemektedir.

LİDYA SİLAH DEPOSU:

Sidas’ın batısında bulunan ve adına “Katilin kaş” ya da “Kara balçık kaşı” denilen sırtların tam ortasında bulunan ve üzerinden yol geçen düzlük alanın altında Lidyalıların silah depolarının bulunduğu ifade edilir.

Bu silah deposu olarak iddia edilen yerin üzerinden geçerken altta bir boşluğun olduğu dikkat edilirse fark edilmektedir.

Özellikle kağnı arabalarıyla üzerinden geçildiğinde “tok” bir sesin çıktığını herkes rahatlıkla fark edebiliyor.

Dedelerimizden ve babalarımızdan defalarca bu alanın altında bir silah deposunun bulunduğu iddiasını işitmişizdir.

Dedelerimiz ve babalarımızda kendi dedelerinden aynı iddiaları defalarca duyduklarını söylemektedirler.

Tüm bu iddialara rağmen bu güne kadar her hangi bir kazı, araştırma ve inceleme yapılmadığı için bu iddiaların gerçek olup olmadığı ortaya çıkmamıştır.

Bütün bu iddiaların ortaya çıkarılması için Sidas hakkında bilim adamlarınca yerinde incelemeler ve araştırılmalar yapılması gerekiyor.

Aksi takdirde tüm bu iddialar söylentiden öte gitmeyecektir.

SİDAS SİKKELERİ(Metal paralar):

Sidas’ta Lidya, Roma ve Osmanlı dönemine ait çok çeşitli sikkeler bulunmuştur. Bu sikkelerin üzerinde o günün devlet adamlarının resimleri, kadın resimleri, silahlı asker resimleri, çeşitli hayvanlara ait resimler vb. gibi çeşitli figürlerin yer aldığı görülmektedir.

İcikler halkı Sidas alanındaki tarlalarında çalışırken çok sayıda sikke bulmaktadırlar. Hala bu gün tarlalarda çalışanlar tarafından sık sık bu madeni paralarla karşılaşılmaktadır.

Çocukluğumuzda hatırlarım dışardan gelen antikacılar halkın bulduğu sikkeleri çok cüzi fiyatlarla toplayıp giderlerdi.

Ancak Sidas’a koruma görevlisi verildikten sonra bu antikacılar bir daha İcikler ve Sidas yöresine gelmemişler ve serbestçe dolaşamamışlardır.

SİDAS’A NASIL GİDİLİR?

Sidas’a gitmek için İzmir-Ankara kara yolu üzerinde Salihli çıkışından sola Demirci yoluna girilir. Buradan Sidas, dolayısıyla İcikler kasabası 70 km’dir.

Bu güzergâhtan giderken Köprübaşı ilçesini geçtikten sonra Borlu kasabasına ulaşılır. Borlu kasabasının çıkışında karşınıza bir köprü gelir. Köprüyü geçer geçmez Sidas harabeleri diye bir levha vardır. O levhadan sağa, doğuya doğru hareket ederek 14 km. ilerlenir.

İcikler köyüne varmadan 2 km beriden Sidas harabeleri yazan yol ayrımından sağa sapınca, 1 km ilerlendiğinde, Sidas antik kenti kalıntılarının bulunduğu alanının tam ortasına varılır.

Burada karşınıza Sidas antik kentinin giriş kapısının kale duvarları çıkar.

Buradan itibaren Sidas antik kentinin aralıklarla da olsa birçok kalıntısını görmek mümkündür.

Kültür bakanlığı tarafından Sidas’a bir koruma görevlisi tahsis edilmiştir.

Koruma görevlisi Sayın Mustafa SARIÇAY gelen bütün yerli ve yabancı turistlere, Sidas’la ilgili gerekli bilgileri vererek her yönden yardımcı olmaya çalışmaktadır.

Anadolu tarihine ışık tutabilecek Sidas’ı, tüm ilgililere ve halkımıza duyurmak için araştırma konusu yaptık ve yayınladık.

Sidas’la ilgili ulaşabildiğimiz tüm bilgileri siz okuyucularımla ve halkımızla paylaşmaya çalıştık.

Dilerim üzerinde yaşadığımız topraklarda binlerce yıl önce yaşamış olanların bıraktıkları eserlerin tanınmasında bizimde bir katkımız olur.

Bununla, unutulmaya yüz tutmuş Sidas’ın tanıtımının daha iyi yapılması halinde, hem İcikler kasabasına hem de ülkemize ekonomik ve kültürel bakımdan pek çok katkısının olacağını düşünüyorum.

Yerli ve yabancı, tarihe ve geçmiş medeniyetlere ilgi duyan, tüm tarih sevdalılarının Sidas’ı ziyaret ederek tanımalarının, bilgilerine yeni ufuklar açacağına inanıyoruz.

Kaynak: İsmail Sarıçay

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir