Sivas Merkezde Gezilecek Yerler
Sivas’ta Gezilecek Yerler
Sivas Merkez’de Gezilebilecek yerleri sizler için derledik.
Sivas Merkezde Gezilmesi gereken yerler
Sivas İlçerinde Gezilmesi gereken yerler
Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi
Sivas kongresinin yapıldığı bina bugün müze olarak ziyarete açıktır. Kurtuluş Savaşı’nda bağımsızlığımızı ilan ettiğimiz bu bina o dönemin zorlu yolculuğundan izler barındırıyor. Binada ayrıca döneme ait silah, giysi gibi eşyalar da sergilenmekte.
Sivas Cumhuriyet (Kent) Meydanı
Sivas’a yolunuz düşerse mutlaka Cumhuriyet meydanına uğrayın. Madımak çorbası içmeyi unutmayın. Sivas’ın oldukça geniş olan Cumuriyet meydanında huzur bulacağınıza eminim.
Buruciye Medresesi
Buruciye Medresesi veya diğer adıyla Hacı Mes’ud Medresesi, Türkiye’nin Sivas şehrinde yer alan medrese. 1271 yılında, Anadolu Selçuklu Sultanlarından III. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Hamedan yakınlarındaki Burucird’den gelme Muzafferüddin Burucirdi tarafından yaptırılmıştır. İlmiye çalışmaları için medrese olarak yaptırılmış ve devrin pozitif ilimlerinin okutulduğu bina olarak uzun yıllar kullanılmıştır.
Buruciye Medresesi Mimarisi
Sarımtırak renkli taşların oyma olarak yapılan giriş kapısı ve avlu karşısındaki iç cephe, devrin Selçuklu taş oymacılığının en güzel örneklerindendir. Yapı kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri açık avlu etrafındaki sütunlu revaklar ve bunların gerisinde bulunan hücrelerden oluşmaktadır. Giriş kapısının sol yanında mavi ve siyah çinilerle süslü türbede medrese binasını yaptıran Burucerdioğlu Muzaffer Beyin (Hacı Mes’ud) ve çocuklarının kabirleri yer alır.Türbenin yanında da iki beşik tonozlu küçük oda bulunmaktadır. Revakların arkasında medrese odaları, ana eyvanın yanlarında da iki kubbeli oda vardır. Vakfiyesinden binada bir de kütüphane bulunduğu anlaşılmaktadır.Taş işlemeciliğinde ağırlığın taç kapıda yer aldığı görülür. Yıldız, rumi ve geometrik motifler yüzeysel ancak bir dantel gibi işlenmiştir. Medrese 1965-1966’da tamir edilmiş ve müze haline getirilmiştir. Sonraki yıllar yine birçok kez tamir ve bakım görmüştür.
Sivas’a yolu düşenlerin Buruciye Medresesini de görmelerini tavsiye ederim.
Şifaiye Medresesi
Şifaiye Medresesi, 1217 yılında Anadolu Selçuklu Devleti sultanı I. İzzeddin Keykavus tarafından Sivas’ta inşa ettirilmiş medrese. Bir darüşşifayı içeren bir külliye şeklinde yapılmıştır. I. İzzeddin Keykavus’un türbesi de külliyenin içindedir. Çifte Minareli Medrese’nin tam karşısındadır.
Çifte Minareli Medrese
Sivas il merkezinde bulunan medrese Anadolu Selçuklu Devleti’nin en önemli eserlerindin biridir Gök Medrese, Medresenin çifte minareli taç kapısı, ve kapının üzerindeki süslemeler, yapının en görkemli bölümüdür. Süslemelerde 12 tür hayvan başı, yıldız, ve ağaç motifleri kullanılmıştır. Duvarları yontma taştan yapılan medresenin minareleri 25 metre uzunluğundadır. 1271 yılında İlhanlılar Veziri Şemseddin Cüveyni tarafından yaptırılmıştır. Medrese, süslemeli taç kapısı ve tuğla-çini örgülü iki minaresi ile dikkati çekmektedir. Medresenin mekânı yıkılmış, sadece doğu yönündeki minarelerin bulunduğu asıl cephesi ayakta kalmıştır.Kitabesindeki bilgiye göre; medrese İlhanlı Veziri Sahip Şemseddin Mehmed Cüveyn tarafından yaptırılmıştır. Sivas’a yolunuz düşerse medreseyi mutlaka ziyaret etmelisiniz. Günümüz sadece görkemli iki minaresi kalan medresenin bir de taç kapısı vardır. Taç kapısı, üzerindeki süslemeleriyle dikkat çekmeye bugün de devam ediyor. Medresenin karşısında Şifaiye Medresesi vardır. Geziniz sırasında eski bir tıp okulu olan ve aynı zamanda hastane olarak da kullanılan Şifaiye Medresesi’ni de ziyaret edebilirsiniz.
Ulu Camii
Sivas’ın Divriği ilçesinde bulunan Divriği Ulu Camii eşsiz yapısıyla dünya sanat tarihinde yerini almıştır.
1228 yılında Anadolu Selçuklu Devletine Bağlı Mengücek Beyliği’nin başında olan Ahmet Şah’ın eşi Melike Turan tarafından inşa ettirilmiştir. Bitişiğinde bulunan Darüşşifa da onlara ait eserlerdendir. Bu yapının bulunduğu kasabada fazlasıyla Selçuklu eseri bulunmaktadır. Üç boyutlu detaylı geometrik stillerin ve bitkisel bezemelerin bulunduğu caminin bir örneği daha yoktur. Bu sanat tarihçileri ve mimarlar tarafından söylenmektedir.
Dört kapısı bulunan cami ve darüşşifanın isimleri; Kuzey Taç Kapısı, Şifahane Taç Kapısı, Şah Mahfili Taç Kapısı ve Cami Batı Taç Kapısı’dır. Mimarlık ve mühendislik harikası olan Divriği Ulu Camii, en önemli yapılardan biri olup, mutlaka görülmesi gereken yerlerden sadece biridir. Bu camiyi gezdiğiniz sırada bol bol fotoğraf çekmeyi unutmayın.
Subaşı Hanı
Sivas il merkezinde, Mahkeme Caddesi üzerinde bulunan bu han Sivas Valisi Sinan Paşa tarafından yaptırılmıştır. Yapım tarihi kesinlik kazanamamakla beraber, Sinan Paşa’nın 1525 yılında öldüğü dikkate alınacak olursa, hanın XVI.yüzyılın ilk yarısında yapıldığı sanılmaktadır.
Yapımından sonra çeşitli onarımlarla orijinalliğinden kısmen uzaklaşan han kesme taştan iki katlı olarak yapılmıştır. Alt kat yuvarlak kemerler halinde dışa açılmış ve buraya dükkânlar yerleştirilmiştir. İkinci katın sonraki yıllarda yapıldığı yapı malzemesi ve her iki katın uyumsuzluğundan anlaşılmaktadır.
Günümüzde Şıracılar Çarşısı olarak tanınmaktadır. Buradaki dükkânların çoğu aktar dükkânıdır.
Sivas’a uğradığınızda tarihi Subaşı hanından sevdiklerinize hediyelik eşyalar ve Sivas yöresine ait yerel hediyelik eşyalar alabilirsiniz.
Taşhan
“İki katlı, tamamen kesme taştan inşa edilmiş, ortası açık avlulu, dikdörtgen planlı, üç girişi bulunan bir handır. Doğu, güney ve kuzey yanlarındaki girişler yuvarlak kemerli ve demir kanatlıdır. Tabanı blok taş döşemeli orta avluda, elips şeklinde taş bir havuz, ortada zıt yönde çift başlı aslanların ağzından su akmaktadır. Orta avlunun güney ve kuzey yönünde, tek parça silindirik gövdeli altı büyük sütunların oluşturduğu revak bölümünün gerisinde dükkânlar sıralanmıştır. Sütunlar birbirlerine düz olarak bağlanmıştır.
Üst kata güney ve doğu yönündeki girişlerin hemen yanındaki taş basamaklı merdivenler yardımı ile çıkılmaktadır. Üst kat da alt kat gibi altı sütunlu ve revaklı olup sütunlar birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlanmıştır. Revak gerisindeki odalar ve revak üzeri beşik tonoz örtülüdür. Dıştan ise her mekânın üzeri kırma çatılı ve oluklu kiremit kaplıdır.
Alt kat dükkânlar boydan boya camekânlı, kuzeydekiler hem içe hem de dışa dönüktür. Üst kat odaları ise dikdörtgen pencereli demir şebekelidir. Kırma çatıların dış üçgen alınlıklarına elips şeklinde birer pencere yerleştirilmiştir.”
Sivas Şehir Merkezinin gezilmesi
Alışveriş (Sivas gümüşü, Sivas kemik tarağı, Sivas çubuk kalemi, Sivas Bıçağı, halı, kilim), otantik mekanlarda dinlenme, yemek (Peskütan Çorbası, Sivas Köftesi, Sebzeli Sivas Kebabı, hurma).
Kale Camii
Sivas’ta Osmanlı dönemi Camilerinin içerisinde en güzel örnek olan Camii 1580 yılında III. Murat Han’ın Vezirlerinden Mahmud Paşa tarafından yapılmıştır.
Asıl ibadet alanı kare planlı ve üzeri kurşunla kaplı tek kubbe ile örtülüdür. Kubbeye geçişler dıştan onikigen tambur ve üzerinde onaltıgen kasnak ile sağlanmıştır. Caminin beden duvarları, kasnak tamburu kesme taştan inşaa edilmiştir. Mihrap ve minberi mermerdendir.
Caminin her iki yanında bulunan ve örneğinin çok az görüldüğü iki taş dikkat çekmektedir. Taşlardan birinin içerisi oyuk şeklindedir. Yapıldığı dönemlerde yardımlaşmanın önemini gösteren bu taşlara sadaka ve yitik taşı adı verilir.
Sadaka taşı Cami minaresinin altında oyuk şeklindedir. O dönemde sadaka vermek isteyenler, sadakalarını bu taşın içerisine yerleştirirdi. Sadakaların yerleştirilmesinde özellikle gece yarısı vakitleri seçilirdi. İhtiyaç sahipleri ise bu taşın içerisinden sadece ihtiyacı olduğu kadarını alırdı.
Yitik taşı, Cami avlusunun doğusunda bulunur. Kaybolan eşyalar, bu taşın üzerinde teşhir edilir ve kaybedenlerin kayıp eşyasını bulması sağlanırdı.
Behrampaşa Hanı
“Şehir merkezinde, Ahi Emir Caddesi üzerindedir. Batı yönünde, yaklaşık 30 muzaklıkta Behram Paşa’nın yaptırdığı Kurşunlu Hamam, güneyinde Kongre Lisesi ve Öğretmenevi vardır. Hanın yapım kitabesi mevcut değildir. Kaynaklarda 1576 yılında Behram Paşa tarafından, Kurşunlu Hamam’la birlikte yaptırıldığı kaydedilmektedir.
Açık avlulu, revaklı, iki katlı, 58 x48 mölçülerinde dikdörtgen bir plan şeması göstermektedir. Dışa taşıntılı yüksek taş kapı sivri kemerli küçük bir eyvan görünümündedir. Hana, basık kemerli, çift kanatlı büyük bir kapı ile girilmektedir. Kapı kemeri yeşil renkli mermerdendir. Kemer üzerinde askeri süvari kışlasına dönüştürüldüğüne dair, dört satırlık kitabe yer almaktadır. Kitabe üzerinde ise eliptik biçimli tuğra bulunmaktadır. Kitabe şöyledir:
Muhkemdür binâsı lütfunla eyleyelüm ta’lîmi
Oldı süvâri askerine kışla-i hümâyûn
Tarih-i mücedded illâ yâ hû 1316 (1898)
Ketebehu Seyyid Mahmûd Hamdi
El-ârif be-Nişâncı-zâde
Dışa doğru3.40 mtaşıntı yapan taş kapı cephesinde üç dilimli kemeri bulunan iki pencere eyvan biçimli girişin üzerindeki odaların aydınlığını sağlamaktadır. Dilim kemerlerin ortasında birer taş yarım küreler ile pencere yanlarında aslan figürleri kabartma olarak işlenmiştir. Pencere üstünde ve tam ortada daire şeklinde kabartma bir rozet yer almaktadır. Bu rozetin benzerleri cephe köşelerinde, yarımşar olarak işlenmiştir. Hanın beden duvarları tamamen kesme taş örgülüdür. Ortası açık olan avlunun çevresinde yığma ayaklardan oluşan revak ve gerisinde çapraz tonozlu odaları bulunmaktadır. Revaklar altlı üstlü olarak devam etmektedir. Ana giriş ekseninin tam karşısında, çift taraflı taş basamaklarla üst kata çıkılmaktadır. Merdiven altından ise ahır bölümüne geçilmektedir…
16. yy’a ait bu yapının çevresinde dükkanların bulunmayışı, kesme taş örgülü beden duvarları ve sağlamlığının yanı sıra cephedeki dekoratif elemanları ile Selçuklu hanlarına benzerlik göstermektedir.
Kurşunlu Hamamı
Sivas Merkez, Kepçeli semtinde sağır Behrampaşa tarafından 1576 yılında yaptırılmıştır. Osmanlı Hamamlarının güzel bir örneği olan yapı çifte hamamdır. İki hamamda birbirlerinin tam simetriğidir. 40.5×32.5 metre boyutlarında bir yapı olan hamam 4 eyvan şemasına göre yapılmıştır. Bugün kadınlar ve erkekler hamamı olarak kullanılmaktadır.
Ahi Emir Ahmet Türbesi
Ahi Emir Ahmed vakfiyelerinden hareketle kümbetin yapımı 14. yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilebilir. Kesme taştan sekizgen olarak yapılmıştır. İçeri giriş beş basamaklı merdivenle olmaktadır. Giriş kapısı dar ve basıktır. İçeride güney tarafta Selçuk devri özelliği gösteren bir mihrap vardır. Kümbet çatısı konik şekilli olup, taşla kaplıdır. Saçak altında yer alan sülüs hatla yazılmış kitabesi okunamayacak derecede yıpranmıştır.
Sivas’ta Ahilik teşkilatının büyük isimlerinden biri olan “Ahi Emir Ahmed’in türbesinin kitabesinde ve vakıf senedindeki kayıtta ismi Ahî Emir Ahmed bin Zen-el-Hac olarak geçmektedir. (Merih Baran, Ahî Emir Ahmed, Ankara 1991, s. 19.). Konuyla ilgi yapılan araştırmalardan Ahi Emir Ahmed’in 13. yüzyılın ikinci yarısı ile 14. yüzyılın ilk yarısında Sivas’ta yaşadığı anlaşılmaktadır.
Türbeye giriş geniş beş basamaklı merdivenle olmaktadır. Giriş kapısı dar ve basık olup kesme taştan kemerli olarak inşa edilmiştir. İçerde güney tarafında Selçuk Devri özelliği gösteren bir mihrap vardır. Bugün orijinalliğini kaybetmemiştir. Çatısı taşla kaplı olan kümbet koni şeklindedir.
“Sekizgen pramidal külahının saçak altında, yer yer harap olmuş tarihsiz bir kitabe vardır. Kitabe sağlıklı okunamamaktadır.
Türbe, kare kaide üzerinde sekizgen planlı olarak inşa edilmiştir. Sekizgen gövdenin kuzey yönüne giriş doğu ve batı yönlerine süslemesiz sade sivri kemerli pencereler açılmıştır. Kare kaideden sekizgen gövdeye geçişler pahlanmış ters üçgenler yardımı ile sağlanmıştır. Asıl mezar hücresine giriş kapısı doğu yönündedir. Üzeri çapraz tonozla örtülü olup içerisinin aydınlığı doğu ve batı yönündeki dar dehliz pencerelerle sağlanmıştır. 1985–1991 yıllarında Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nce yapılan onarım sırasında parçalanan sandukası da yenilenmiş, kemikler bir araya getirilmiş özenle sandukaya yerleştirilmiştir.” (Hikmet Denizli, Sivas Tarihi ve Anıtları, Sivas 1998, s. 121–122.)
Gök Medrese
Asıl adı Sahibiye Medresesi. İsmi bazen bitişik olarak “Gökmedrese” şeklinde de yazılabilir. Anadolu Selçuklu Devleti’nin önemli eserlerinden biri olan Gökmedrese Sivas İli sınarları içerisindedir.
Batı yönünde giriş kapısının yer aldığı ana büyük kapı üzerindeki kitabesinden anlaşıldığına göre 1271 yılında Sahip Ata Fahrettin Ali (Arapça: صَهِپ اتَ فَكهر ال ضِن الِ Sâhip Ata Fakhr al-Din Ali) tarafından Mimar Kaluytan’a (Kaluyan el-Konevi) yaptırılmıştır. Taç kapısının yan sütunca başlıkları üzerinde karşılıklı olarak yazılı imzaya göre Gök medresenin mimarı Konyalı Kaluyan’dır.
Taç kapının üzerindeki kitabede şöyle yazılmıştır:
عمر في ايام دولة السلطان الاعظم شاهنشاه المعظم غياث الدنيا و الدين كيخسرو بن قليج آرسلان خلد الله دولته
“Ulu sultan, yüce şahlar şahı, dünya ve dinin yardımcısı Kılıç Arslan oğlu Keyhüsrev’in devleti zamanında yapılmıştır. Allah devletini daim eylesin.”
Çifte minareli taç kapısı, ve kapının üzerindeki süslemeler, yapının en görkemli bölümüdür. Süslemelerde 12 tür hayvan başı, yıldız, ve hayat ağacı motifleri kullanılmıştır. Duvarları yontma kalker taşından yapılan medresenin minareleri 25 metre uzunluğundadır.
Gök Medrese açık avlulu dört eyvan şemasının uygulandığı iki katlı olduğu iddia edilen bir medresedir. Plastik sanatın şaheserlerinden olan taç kapıda mermer malzeme nedeniyle ışık gölge sistemi genel görünümünü etkilemektedir. Ayrıca sırlı tuğla ve mavi çini işçilikli tuğla örgülü minarelerde taç kapıya daha da önem kazandırmaktadır. Cephenin solunda üç dilimli kemeri, iki satırlık kitabesi ve üç yönü dolaşan geometrik bordürüyle çeşmesi cepheyi daha hareketlendirmiştir. Bu hareketliliği sağ ve sol tarafta benzemeli pencereler ve bekitme kuleler tamamlamaktadır. Medrese taç kapının üst iki köşesinde iç içe girmiş hayvan başları doldurmaktadır.
Minare kaidelerinden aşağı doğru inen mermer yüzeyde büyük boyutlarda geometrik, yazı ve bitkisel motifler simetrik durumda ve plastik görünümünde yapılmıştır. Medreseye girişte sağda mescidi bulunmaktadır. Ahşap minberi sonradan yapılmıştır. Mihrabın büyük bir kısmı günümüze kadar gelebilmiştir. Çini ile kaplı olup üzerinde Ayet-el Kürsi yazılıdır. Üçgenler ile kubbeye geçişin sağlandığı mescidin kubbesi ve etekleri de çini tezyinatlıdır.
Girişin solundaki kare planlı kubbeli oda ise Dar-ül Hadis bölümüdür. İç duvarları sıvanmıştır. Üzeri açık dikdörtgen planlı iç avlunun ortasında bir havuzu olması gerekir. Bugün yapının içinde bu havuzun mermer taşları hala durmaktadır. Anadolu’da bilinen en büyük Selçuklu havuzudur. 22 köşeli poligonil bir plana sahiptir. Avlunun kuzey ve güneyinde altı sütun üzerine inşa edilmiş bir revak kısmı bulunmaktadır. Bu revakların gerisinde küçük kapılardan hücrelere girilir. Doğu yönündeki ana eyvanı yıkılmış yerine mevcut taş ve kitabelerle bir duvar örülmüştür. Kuzey ve güneydeki yan eyvanların içi çini tezyinatla süslüdür.
1934-1967 yılları arasında müze olarak kullanılmıştır.
Abdi Ağa Konağı
Sivas’ın kadim Mütevelli Ailesine mensup ve Vakıf tarihinde darül – raha vakfı (hicri 721) Miladi 1321 ile meşhur olan Abdul-vahabi efendi(Abdulvahab) Abdiağanın (Hicri 1343) Miladi 1827 tarihinde yaptırdığı bu konak torunları emekli öğretmen Hatice Mutlu ve emekli Hakim Abdi Başara tarafından Sivas Konağı olarak ihya edilmek ve kültür evi olarak kullanılmak üzere Sivas Belediye Başkanlığına bağışlanmıştır.
Tarihi konak, 12 odadan meydana gelip, 2 kattan oluşur. Üst katında mutfak, büyük salonlu iki misafir odası, iki büyük hol, 2 oturma odası ve bir yatak odası bulunmakla beraber alt katında ise iki oturma odası, bir büyük mutfak, mahzen ve kömürlük mevcuttur.
Eski Türk evinin bütün sıcaklığını yansıtan bu konak, ilimizde giderek yok olmaya yüz tutmuş nadide Sivas evlerinden güzel bir örnektir. Harabe bir şekilde Belediyemize devredilen Abdiağa konağının aslına uygun olarak restore edilmesi için başlatılan çalışmalar doğrultusunda ilk olarak, sonradan yapılan ve konağın özelliğini bozan müdahaleler iptal edildi.
Kuzey cephe üst katındaki pencereler önceki formuna uygun olarak değiştirilirken, yine bu cephede bulunan ve 1949 yılında kaldırılan köşk kısmı yeniden yapıldı (Ölçüleri 1955 yılında yapılan bir rölöveden tespit edilmiştir). Bozulan ahşap pencereler değiştirilirken, çatısı oluklu kiremitle kaplandı ve yıkılan ahşap saçaklar yenilendi.
Kiremitlik denilen hol kısımları eskiden olduğu gibi sekizgen tuğla ile kaplandı. Doğu alt cephede kapatılan iki pencere yeniden kullanıma açıldı. Cephedeki ahşap silmeler onarıldı, yerinde olmayanlar ise yeniden yapıldı. Tipik odalardaki ahşap korkuluk ve kemerli geçitler eski haline getirildi.
Rölöve ve restorasyon çalışmaları tamamlanarak, Kayseri Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’ndan alınan onay ile tüm masrafları belediyemizce karşılanan, ilimizde sayısı yok olmaya yüz tutmuş tarihi Sivas evlerinden Abdiağa Konağı da kültür mirasımıza kazandırıldı.
Osmanağa Konağı
Orta sofalı tipik Osmanlı mimari özelliklerini taşıyan konak, haremlik – selamlık kısmından oluşmakta ve iki katlıdır.
19 Mayıs 2003 tarihinde Sivas Valiliğince onarımına başlanan konağın onarımı 15 Aralık 2003 tarihinde tamamlanmış, 09 Şubat 2004 tarihinde Sivas Hizmet Vakfı Genel Merkezi olarak kullanılmak üzere hizmete açılmıştır.
Onarım çalışmalarında Konağın özelliklerini kaybedilmemesine azami itina gösterilmiştir.Konak haftanın yedi günü ziyarete açıktır.
Sivas Kalesi
Sivas Kalesi: Yapıldığı tarih kesin olarak bilinmemektedir. Roma, Bizans, Danişmend, Selçuklu, Kadı Burhaneddin Devleti ve Osmanlı dönemlerinde tamir edildiği kaynaklarda yazılıdır. Aşağı ve yukarı kale olmak üzere iki kısımdır. Aşağı kalenin çevresi 7500 m. Yüksekliği 25 m.’dir. Kesme taşla inşa edilen sur duvarları, kuleleri ile Kayserikapı, Palaş, Tokmakkapı, Cancun ve Salpur gibi şehri giren kapıları mevcuttu. Yukarı Kale ise; şimdiki Kale Park diye tabir edilen yerdir. Çelebi Sultan Mehmed tarafından büyük çapta onarılan kalede; sur duvarları, iki kapısı, üzerinde bir camii, zahire ambarları, sarnıç ve cephaneliği bulunmakta idi. her şeyi ile mükemmel olan kaleden bugüne hemen hemen hiç iz kalmamıştır.
SİVAS’TA ARAÇLA GEZİLECEK YERLER |
1. Arkeoloji Müzesi |